19 Mayıs 2012 Cumartesi

Son Çıbanım Çıktı Tükenmeden Alın


Gitme Kal Şiirleri yazamadım sana. Affet.
Gri şehirlerin koynuna doğru kıvrılan raylarda intihar bombacıları
fevkalade bir şekilde
fevkalade bir acelelikle pimini çekiyorlar üzerlerine sinen sabah ezanının
ilk inancım ölüyor.
Sonra imam: Kurtaramadım diye,
affet.

Kuklaların ipiyle kuyuya inilmiyor hâlâ bu şehirde.
Aaa... Bak saat 12:12
Hemen bir dilek tut ve biraz bozukluk at şu kuyuya.
Acele et.
Acele et palyaçolar ölüyor.
Palyaçoları kurşuna diziyor iyi çocuklar.
Acele et: Bir bozukluk at.
Oraya can sıkıntısı kat, oraya antlaşmalar kat.
Acele et: Hâlâ kuklaların ipiyle asıyor kendini aşıklar.
Hiç mi bozukluğun yok.
Al moral bozukluğumu, beni at.
Beni at.
Şenlensin palyaço cesetleri.
Çok mu acıktın?
Al kahkahamı, üçüncü sınıf restoranlarda umarsızca sat.
İstediğin gibi, artık adımı paçoz bir aşkla takas ettim.
Dirilsin etimde şimdi felaket.
Palyaçolar diyorum. Onlar öldü.
Affet!


Kurtarılmış bölge ilan ediyorum tenimi.
Tel örgüler çek etime.
Tel örgüler çek gözüne.
Alkolden yıpranmış gölge oyunlarında sahneliyorum gençliğimi.
uyuşturucu bahane.
Ah, hep kapalı gişeyiz.
Ah, hep iki kişiyiz.
-Söyleyin seyirciler ağlamasın,
sidik gibi paçamdan damlıyor o zaman sahne.-
Acele et anne!
Acele et çünkü oğlun şiirden neşter yapmasını öğrendi.
Acele et çünkü oğlun hâlâ sağken bir isim söyledi.
Bul onları anne.
Kepenkleri çekmemişken yakışıklı boğazım.
Ah, sevdiğim kadının gelmesi için her seferinde bir köprücük kemiğine zor bela tırmanıp
"gelsin, gelmezse atlarım" demek mi lazım!
Ben artık yirmi iki yaşında değilim anne, ismim de artık felaket.
Gitme Kal Şiirleri yazmadım anne ben O'na.
Bari sen bu hayırsız oğlunu affet!

Artık çocuklar erkenden uyuyup büyüsün diye gülerek anlatılıyor melek intiharı.
Her gece sularıma gizlice demir atan, demir attıkça acıtan, -laleler-
gençliğimle hiç durmadan doymaksızın beslenen onlarmış:
Gençliğinde orospu nineleler;
son intihar gerçekleştiğinde anladım.
Meğer benimde annem yeşilçamdaki diğer anneler gibi bir melekmiş.
Baba hasretini yaklaştırır yaklaştırmaz bileklerine,
ben kör kütük aşık sana damladım.

-Ah melek, şehir mezarlığı koca bir gaflet.
Biz cennetimize dönelim. Biz bizi bekleyen yerlilere...
Uçan Bulut, Oturan Boğa siz de konuşun,
siz de deyin:
affet!


Öbür dünya varsa eğer devlet kusura bakmasın yapılmıyor oraya aşk bağışı.
Kan bağışı.
Ve kazanmıyor bir ayrılık karşısında vücut, herhangi bir bağışıklığı.
Ben unutulmuş bir dinmiyim cennetinde?
Bol sulandırılmış bir özlem yağışı.

-Tavşan ânı bunlar... Gel, gel diyolar;
duymuyor musun?
Hele bakın şu ayrılığa
Şuna bakarsınız belki;
şu kırmızıya...
İstediğini yaptım. Adımı paçoz bir aşkla takas ettim.
Şimdi kümesime sorunsuzca dalıp tüm lezbiyen tavuklara kendini ellettirebilir o hasret desenli tilki.
Birgün tüm korkaklar birleşecekler.
Birgün tüm korkaklar topluca katledilecekler.
Senden aşk yapmayı beceremedim, affet beni almışiki.
Ne de olsa birgün senin soyundan olan tüm tavşanlarda kurşuna dizilecek..
Kuşlar her göç bitimide "meğer ne aptalmışız" diyecek: Affet!

Geceyarısı radyo istasyonlarında belki biri gelir diye bekleyen,
gelmeyince yolcu bekleme salonlarında uykuya kalan mutsuz iki dinleyicinin rüyasından cızıldayarak o malum kırbeşlikler arasında elbet yerini alacak ismim:

- Ah, daha ne kadarda gençmiş!

Sevgilim, ben madde bağımlısı bir raymıydım gecenin bir körü uykunu trenlerimin sesiyle bölen?
Senin üzerinden hep mutsuz bir ray mı geçmiş,
yolcularına her seferinde paçoz bir aşk ikram eden...

Ölümlerim: Ânlık mutlulukları alternatif renklerle inşa eden ressamların tuvalinde hep görülmeyi bekleyen iki renk gibi.
Gri!
Mutluluğu doyunca yaşayabileyim, azrail rahatsız olmasın diye ben o uçurumdan hep sesszice atladım.
Raylar tabelasız yollara döndü.
Ah tabii
Tabii biliyorum:
Bugün senin aybaşın.
Ben onun için bu kadar çok kanadım!


Şimdi bunu şiir sanacaklar.
Oysa değil.
Oysa bu; şiddetle girilmiş mutsuz şehirlerde haddimi aşan bir aşkın, sadece tek bir gazeteci tarafından görülüp haberleştiirmesi, bir üçüncü sayfa haberi.
- Siktir et değerli okuyucu bilindik bir ayrılık gene!

Bu birazdan kırılacak son lades kemiği.

Gökten annem mi yağıyor yine?
Anne kurtar beni: Kefen bul
Anne kurtar beni: Cinnetimi bul.
Anne inan oğlun hayırsız, heryanı sefalet.

İsteyerek yapmadım anne, inan...
Melek salladı dallarımı:
ben "bir kitapsız aşka düştüm"

Affet! 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder