20 Mayıs 2012 Pazar

sa t ı l ı k 8 6 m o d e l h a y a t






2009 yılının 21 Temmuz'una.


karanlık bir palto var bu gece ışığa giydirilmiş.
ellerim uzuyor ceplerine,
hep bir yapraksız sarmaşıkla gizlemeye çalıştığım ellerim.

bırak!
geceyi silahlı kadınlar vursun!
bir kalple eşdeğer
kırılırsa eğer bir göl kenarı gibi ayağı!
ellerimi vursun sonra o kadınlar.
ellerim...
sıyırıp kendini, kendini bilmez kara parçalarından
bağımsızlığını ilan ediyor, tersleyerek gözüne kan kaçmış toprağı.
üzerimde, galibiyet marşları okuduğu sırada,
git gide azalan bir amigonun gölgesinden
dehlize düşen eğlenceli şapkalar.
üzerimde çığlıklarıyla bahtiyar çıplak pembeyaz bir kadın.
üzerimde fosfor yeşili eski bir ceketin kirle girdiği kavgada geriye kalan son saatleri.
son saatin o en son dakikası
en son dakikanın son saniyesi
son saniyenin…
birşeyleri kazanırken, keybedilmişlerin duyulmayan acı sesi.

anla!
uyanıkken bile yatağından çıkmayan bir ırmak gibi sevmiştim seni!



şimdi, o siyah paltonun ceplerinden gökyüzüne havalanan yarasanın dilinde
birbirini ilk kez çıplak gören iki küfür gibi utangaç,
yeniden tutunuyorum pişmanlığa.
su, peygamber olmayı bekliyor henüz kutusundan çıkarılmamış
henüz bir aşka halvet olmamış mağralarda.
unutuyor tanrı bizi orada.
karanlığın cehennem gibi korkuttuğu ovaları.
unutuyor efkarı,
sürekli altını ıslatan bir çocuk gibi yeniden yatak altına gizlendiği anlarda...

ölüm, herkesin ortak, tek ayrılık şiiridir.
artık…
anla!


siyah paltonun tekrar tekrar yıkanmaktan yıpranmış
soluk benizli insanların sureti düşmüş yakasından aşağı bırakıyorum kendimi.
bir tek düşerken hatırlayacağım sözlerin işkencesinden geçiriyorum kendimi:

ihbar edilmiş bir yalnızlığın gerisinde kalanlar
baskın yemiş bir elin, esrar kokan parmak uçları gibi hayata yabancılar.



bir jilet kesiği gibi ansızın açılıyor uzaklar..
uzuyor…
yapraksız bir sarmaşıkla gizlemeye çalıştığım ellerim.
ellerim, komutanı tarafından savaşın ortasında terk edilmiş bir ihanet ordusu.
idam mahkumu bir kadının sessizce giyotine fısıldadığı son arzusu
sana düşürüyor annem beni.
sana düşürüyor beni,
üzerime sinmiş tahta mandal ve biraz balkon kokusu.

ah!
şimdi;
kuş sesleri
kuş sesleri…


ne olur!
anla!
taze bir ölünün suratında açık kalmış, bir çift göz gibi sevmiştim seni! 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder