19 Mayıs 2012 Cumartesi

Ameli'ye Aşıklar Caddesi


İntihara hevesli yaşlarını
meme uçlarından damlatarak gittin.
Kaybolma korkusu değildi bu.
Biraz rüzgar eserdi senden Ameli,
biraz çocukluk.
Gittin!
Minik acılar orkestrası eşliğinde.


Küskün çakılların sandala bakışı gibi zamansız
iç sızlatan ince parmakların,
her gece bir yıldızı alıkoyup göğsüme saplardın.
Korkunç ayrılıklar giyinmiştin sen Ameli.
Çok korkunç.

Ağlatacak kadar romantik bir acıydın.


Genç yaşımın en paspal odası olurdun bazen.
Ameli hep yalnız
Ameli hep kalabalık..
Dağınık olurdu.
Oysa tüm saklayabildiklerin
çift kişilik bir yatağa sığabilecek kadardı.
Sıcak bir yazdı Ameli.
Çok sıcak.

Seninle tanışmamız ateşli silahlarla girilen ateşli sevişmelerin icadına denk geliyordu.



Gözyaşların vardı
intihara hevesli kızıl saçlarına dağıttığın.
Avlanacağını bildiğin halde tekrarlanmaktan suyu çıkmış geçmişin
sularına çekildin iltihaplı,
hep bir şeyi kaybetmiş gibi suratıma bakardın.
Kalabalık bakan gözlerin ismimle başlardı ağlamaya
cemaatsiz, yalnız.
Mors alfabesiyle; bu sularda aşk denir buna diye yazardın.


(Şimdi söyleyeceklerim için lütfen kız bana olur mu? Hatta küs!)

Benimse senden gizlediğim ota boka ağlayan iki sevgilim daha vardı:
Mars ve Venüs.
Yani kalabalık ağlardım.


Biliyorum; hiçbir ayrılık bu hayattan vazgeçip, bitkisel hayata geçmez.
Ah Ameli!
Ayrılık, insan etiyle beslenen etobur olur
şehrin çıkmaz yollarında.
(Ki melek adlı hostesler bunu bilmelidir)
Gezegene ait saçlar kalmış ellerinde.
Hemen at at!
Hemen öl öl!
Çünkü hiçbir kadın bu caddede kalabalık yürümemelidir. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder