19 Mayıs 2012 Cumartesi

Akordu Bozuk Notalar Cemiyeti


Avucumdaki bin desibellik çığlığı, en yumuşak yerlerinden yakalayıp
şuursuzca sıkıyorum ayın yüksek topuklarına.
Aklımda düşüncenin maskı var.
Çarşaf var,
mor var.
Aklımda; daha ayak basılmamış topraklar gibi diri
ayak tırnakları tüylü kraliyet atları var,
-hüzün dört nala.-
Marazlı bir tarla gibi süratle üzerime sürülen
-ki, ben o durakta bir melek beklediğime öyle alıştırmıştım ki kendimi-
(ah bu ne muamma)
renkli bir gerdan var.


Yatağını çıkmaz hayatlara açan tüm nehirler bu gece herkes kadar suçlu.
Herkes kadar ahmak.
Bir savaşın balistik raporunda,
daima arz olarak anılır,
daima ağlanılacak bir sahne olmuştur; bahtsız bir anakara olup, denize kavuşmak.

Gülüşün sessiz, ağlayışın;
ayıp aranıyor ilanında isimleri başa kazılı, fahişeler gibi
hep birinin müptezel teması olmak isteyenler gibi,
ışığın gözleri gibi her an taze bir anı.
Hep onlar gibi geliyordu
hep onlar gibi cemaatsiz.
İşte buydu!
İşte bu memur bey; beş kuruşa insanın aklını alan suçun en cüzzam yanı.

Ve biliyorum;
ayrılığa ilk ayak basan astronotun,
keskin yarıklarından hatıralarına açılan penceresinin buğusuna yazmak zordu bir kıyımı.
Ruhun...
Ruhun her adımda biraz daha su,
biraz daha aziz'e..
Ruhun "su gibi aziz'e", kasıklarıma doluyor.
Hiçbir antlaşmanın bizi paklamayacağını düşünürken biz
sınırları aşıp iç savaşımıza sığınan makinist
bileklerimizi kesip kesip film şeridine doluyor.


Evlat edindiğin göğüslerinin arasında beni
kendi iç savaşına terfi edecek kadar büyüttün.
-Bir intihar şekli seçmek lazım şimdi, sevişir halde basılmadan-
Çok güzel!
Oysa gece doğmadan şehre bir eşkıya gibi iniyordu iç kanaması.
Bir söz ayağından vurulup düşüyordu aklına;
kuşlar boyunlarından vurulur, deliler kanatlarından .
Bir bir vuruyorum şimdi iç organlarını.
En çokta kalbini.
Ve sol göğsümün üstüne bir madalya asar gibi asıyorum şimdi
çocuk-kadın ve yaşlıları. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder