25 Mayıs 2012 Cuma

Ölümün Şahdamarına İlk Hamle


Sonsuz kovalamacaların sonucundayız.
Elde; üçgen vücutlu bir sıfır,
tavanda ondalık bir yağmur
fikrimizde tipi..
Kare kökünde aşk saklayan çift kişilik bir günah kaldı.

Gözlerimin duvarını süsleyen,
hepsi acı çekmeye meyilli
hepsi mertebe sahibi;
gecenin ilk ışıklarına doğru hücum eden yarasa cemiyeti,
evet evet;
gözleri ameliyatla açılmış bir yarasa gibi, neyden kaçtığını bilmeden yaşayan
selülitli kadın portreleri kaldı.
Bedava ekmek söylentilerinin fakir mahalleye intikal etmesiyle;
onlar artık benimle aç, onlar benimle tok!

Tüm uzuvlarıma kutsal bir kitap edasıyla inerken şehvet
artık beni de sevmene gerek yok.


Sonsuz kovalamacaların sonucundayız.
Bana gitmek kaldı.
ve beni bırakmak için o yere;
sabaha karşı evimin önünden bir intihar
beni, tarifsiz bir istasyon özlemi aldı.
Aklımda çürümeye mahkum gri kafiyeler
aklımda;
yerle gök arasına sıkışmış,
ilk akıntıyla kendi sularına dönmeyi bekleyen
cennet yolcusu balığın,
cam tarafına kesilmiş, nemli bileti kaldı.


Unutma!
Ben giderken, sana bu coğrafyada kalmak yakışır.
Bundandır ki;
biraz can bıraktım
biraz kan.
Boş bavulun içinde yut diye sana yalanlar bıraktım..
Bir bardak okyanus bıraktım pembe masana;
yut onları hemen!
Yut!
Her gece fikrimden bir çıkmaza düşüyorsun.
Bari bu sefer,
dalı çürük bir dilek tut!



Sonsuz kovalamacaların sonucundayız;
tanrının kalanı olmasın diye yaşım,
onu tüm putlarla beraber yaktım.
Ben giderken sana kalmak yakışmaz diye
hafif bir ölüm..
Sana altında biraz su;
terkedilmiş bir köprü bıraktım. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder