Düşe gül indi
Ten kokuya mağaradır artık
bir
gül tarihi değil midir gövdeme işlediğin
yusuf’un
gömleğini diken ellerin ve odaların yüksekliğiyle
kurban
olduğum ayak parmakların
dokunup
tıka basa fakirlikten arda kalana
uzak,
çok uzak bir sarmaşığın ismiyle oynayan çocuklar
biraz
gürültü
biraz
karanfilin olmayışını düşürmüştür kapına
bir
güle dair ne varsa hatırlayıp
elimi
unutuyorum paslı bir merdiven korkuluğunda
göl
kenarları ve bitmeyi henüz öğrenememiş su yeşili büyür,
büyür
gözlerinde
bütün
renkleriyle yolunu şaşırmış bir sardunya
iyi
olmak ihtimallerden sadece biriyse kalp
için
ve
yollar gitmek kadar,
bir
yere varmanın da anlamıysa
savaşın
ve açlığın darmadağın ettiği bu ülkede
seni
seviyorum;
bilmenin
müthiş gerçekliği ve gönlüme batan iğnenin
ağrısıyla.
2016
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder