12 Nisan 2013 Cuma

Ur Falı


özlemeye nereden başlamam gerektiğini bilmiyorum
bir düellodan çıkıp geldim aklım karışık.
giysilerim parçalanmış, üzerimde meyvelerin kanı.
türkiye haritasında yara izidir doğudaki yollar unutmadım.
bıyıklarım mesela
ayran tenli bir kadına sırnaşacak kadar utangaç
ve öylesine işe yaramaz ki ellerim.

ölü kuşları vardır bu dünyanın
sabahları beni uyandıran.
ve karnından vurulmuş adamların çığlıklarıdır
geceleri dükkanları ve fahişeleri kapatan.
solgun bir işaret levhasıdır
dövüldüğüm yerleri babama gösteren hep.
babam ki,
sabaha kadar babalar gibi ağlar
yerinden çıkmayan bir şarap mantarı şimdi ciğerimi sıkıştıran.


sen ki,
gerdanına şiir düşüren bir kadınsın
bilirsin,
bu kimin kuyusudur ki yüzümde kuruyan.

yağmur ki telaşıdır bulutun, taşar
çirkin bir koku duyar insanlar
bazı oyunları sırf hatırlanmak uğruna
kaybetmek için oynarsın
içimde alnından vurulmuş kadınlar yatar.


bazen upuzun bir karanlıkta durup “sanki” diyorum
sanki annem bir rüyadan gelip beni bu kentin kapısına bırakmış
oysa güzel anacım burada herkesler gitmiş.
kediler gölgemi tırmalar herkesle bitince ağaçlar
ah babamın o ağlama sesi,
tartışmasız bir hüzünle sökülmüş ciğerinden kapılar.


PTT sarısı yüzümüz, günlerimiz
biz yalnız aynalarda

yirmi altı yaşındayım, inan unutmadım;
bir iç kanamasıdır doğu türkiye haritasında.

...................

kültür mafyası dergisi 6. sayısında yayınlanmış.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder